Sağlık alanında bitkilerin gücünü anlatan ve herkes için yararlı olacağını umduğumuz bu yazı dizisinde, size mucizelerden değil gerçeklerden söz edeceğiz. Çünkü sözü edilen mucizelerin çoğu, halkı kandırmaya yönelik ve bilimsellikten uzak iddialar içeriyor. Oysa sağlığın şakası yok. Bu nedenle kime inanacağımız ve uzman gibi görünüp gerçekte öyle olmayan kişilerin yaratacakları tehlikelere karşı bilinçli olmamız son derece önemli. Bir de verilen reçetelerin kişiye özel olduğunu bilmemiz ve “Komşuma iyi gelen bana da iyi gelir!” inanışından uzak kalmamız gerekli. Bu nedenle bu yazı dizisinde, yaşamını bitkilerle ilgili bilimsel çalışmalarla geçirmiş ve çok sayıda öğrenci yetiştirmiş gerçek bir uzmandan yardım aldık.
Prof. Dr. Erdem Yeşilada’nın şu cümlesi bu seçimi yapmakta ne kadar haklı olduğumuzu anlatmaya yetecektir. Şöyle diyor Yeşilada: “İnsan sağlığı söz konusu olduğunda bitkisel ya da sentetik ilaçlarla ilgili bir fanatizm söz konusu olamaz. Bitkisel ilaçların zararsız oldukları düşüncesi son derece sakıncalıdır. Bu nedenle yararlı yönleri ortaya çıkarılıp bunlardan faydalanılmalı ancak en kuvvetli zehirlerin bitkilerde bulunduğu gerçeği unutulmamalıdır.”
İnsanoğlunun yaşamın başlangıcından beri ilgi duyduğu ve şifa amaçlı yararlandığı bitkilerden günümüz tıbbı da faydalanıyor. Bitkilerde fotosentez sonucu meydana gelen binlerce bileşik, varoluştan itibaren besin ya da ilaç formunda kullanılarak sağlığın korunması ve hastalıkların tedavisinde önemli bir kaynak oluşturuyor.
Yeditepe Üniversitesi, Eczacılık Fakültesi Farmakognozi ve Fitoterapi Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Erdem Yeşilada, teknolojik gelişmeler sonucu kimyasal sentez yoluyla elde edilen ilaçların, 20. yüzyılın ikinci yarısından itibaren hızlı bir gelişim gösterdiğini, uygulama kolaylığı, hızlı etki ve kontrollü biyolojik cevap gibi avantajları nedeniyle bitkisel ilaçların yerini aldığını söylüyor. Ancak 1960’larda yaşanan “talidomit faciası” (uzuvsuz bebekler) insanları rüyadan uyandırıyor ve çok sayıda avantajına karşın sentetik ilaçların vücutta bazı şikâyetleri giderirken diğer bazı organlarda hasarlara yol açtığı fark ediliyor. Bu tarih, doğal ilaçlara olan ilginin tekrar başlamasında bir dönüm noktası oluyor.
MUCİZE BEKLEMEK DOĞRU DEĞİL
Günümüz bitkisel ilaçları, insanların binlerce yıldır yararlandığı kocakarı ilaçlarından farklılıklar gösteriyor. Gelişen deneysel yöntemler, bitkilerin kimyasal içerikleri, fizyolojik etkileri ve olası risklerinin aydınlatılması ile sağlık ve tedavi uygulamaları da değişiyor. Bu yeni güncel fitoterapi (bitkilerle tedavi) kavramının çağdaş ilaç uygulamalarına alternatif olarak düşünülmemesi gerektiğini söyleyen Yeşilada, öncelikli olanın; sağlığın korunması, hastalıkların önlenmesi ve basit şikâyetlerin giderilmesi olduğunu, bitkilerin hastalıkların tedavisinde tedavi uygulamalarını destekleyici ve ilaçların yan etkilerini hafifletici olarak kabul edilmeleri gerektiğini söylüyor. Bu kapsamda bitkisel ilaçlardan mucizeler beklemek doğru bir yaklaşım olmasa da, etkisiz ve yararsız olduklarını iddia etmenin de son derece akıl dışı olduğu belirtiliyor.
BİTKİSEL İLAÇLARI MEVSİM DÖNÜMLERİNDE KULLANIN
Yeterli meyve ve sebzenin yer aldığı dengeli beslenme, bağışıklığın desteklenmesi açısından çok önemli görülüyor. Ancak bağışıklık sistemimizin belirli dönemlerde daha çok güçlendirilmesi gerekiyor. Mevsim dönümleri olan, eylül-kasım ile şubat-mart dönemlerinde hızlı hava değişimlerinden korunmak için bağışıklık sistemini destekleyici bitkisel ilaçların kullanılmasını öneren Erdem Yeşilada, özellikle “betaglukan” adı verilen bağışıklık sistemini destekleyici besinlerin çok önemli olduğunu belirtiyor. Bu destek ürünlerin etkili olabilmeleri için en az 6-8 hafta süre ile uygulanması gerekiyor. Bağışıklık sistemi yetersizliği ya da bu konuyla ilgili sorunları bulunan (MS hastaları, organ nakli olanlar vb) kişilerin bu tip ürünlerden uzak kalması öneriliyor.
KONSANTRASYON İÇİN ÖNERİLER
Ginkgo yaprakları
Folik asit
B 6 vitamini desteği
SAĞLIK BEKÇİSİ İLK 5 BAHARAT
1- Zerdeçal
2- Zencefil
3- Kekik
4- Kırmızı biber
5- Karabiber
NAR EGZERSİZ AĞRILARINI AZALTIYOR
Nar, antioksidan etkili polifenolik bileşenler bakımından oldukça zengin bir meyve olarak değerlendiriliyor. Narın, özellikle egzersiz ağrılarını azalttığı, artrit şikâyetlerinde kolajen yakımını önlediği, kemik erimesi ve eklem hastalıklarında büyük yarar sağladığı belirtiliyor. Kalp-damar rahatsızlıkları ile prostat gibi önemli sağlık sorunlarında da yararlı olan narın prostata karşı etkili olması için çekirdeği ile birlikte tüketilmesi öneriliyor. Nar çekirdeği, menopoz dönemindeki kadınlarda da yarar sağlıyor.
ZAYIFLAMAYA YARDIMCI BİTKİLER
Prof. Dr. Erdem Yeşilada, bitkisel ürünlerin, diyet ve egzersiz yapmadan ayda 8-10 kilo verdirmesinin mümkün olmadığını söylüyor. “Zayıflama ürünleri bu şekilde bir iddia ile pazarlanıyorsa içerisinde sentetik madde barındırarak yaşam riski oluşturur” diyen Yeşilada, önerilerini şöyle sıralıyor: “Öncelikle kişiye uygun dengeli bir diyet ve ağır olmayan bir egzersiz programı belirlemek gerekiyor. Yemeklerden 20-30 dakika önce karbohidratların (nişasta, şeker vb.) emilimini azaltabilecek ve yağların yakımını hızlandıracak özel çay formülasyonlarının kullanılması, başarılı sonuçlar alınmasına yardımcı oluyor.” Karbohidratların emilimini engelleyen zeytin yaprağı ile dut yaprağı taşıyan bu tip özel çay formülasyonları eczanelerde; yağ yakımını sağlayan biberiye ve yeşil çaylı karışımlar ise marketlerde bulunuyor.
AŞIRI SICAKLARDA FERAHLIK VEREN TARİF
Malzemeler: Demirhindi meyve pulpası (etli kısmı): Susuzluk hissini azaltır. Yeşil çay: Taşıdığı kafein enerji verir. Taze nane yaprağı: Ferahlık sağlar. Zencefil rizomu: Ödemi boşaltır. Ananas meyvesi: Sindirimi kolaylaştırır. Oğulotu yaprağı: Rahatlatır. Hazırlanışı: Kapaklı bir demlikte yeşil çay ve oğulotu yaprağı üzerine taze kaynatılmış su ilave edip demleyin. Demlenmiş çay soğuyunca bir blendırın içine koyun. Demirhindi pulpası, soyulmuş ananas meyvesi ve birkaç dilim taze zencefili içine atarak parçalayın. Hazırladığınız karışımı buz dolu bir bardağa döküp üzerine taze nane yaprakları katın ve kaşık ile servis edin.
Baharatların faydaları Sindirimi kolaylaştırırlar. Mide asidini uyarırlar. Safra oluşumu ve salgılanmasını artırarak özellikle yağlı besinlerin sindirimine yardımcı olurlar. Kalp-damar ve kanser gibi en ölümcül hastalıkların önüne geçerler. İlaç geliştirmek üzere yapılan bilimsel çalışmalara zemin hazırlarlar. (Zerdeçaldaki kurkuminoitler, kekikteki karvakrol, zencefildeki gingeroller, karabiberdeki piperin ve acı kırmızı biberdeki kapsaisinoitler vb) Dikkat! Baharatların ölçülü tüketilmemesi yarardan çok zarar verebilir. Ayrıca tüketilen baharatın kalitesi de önemlidir.
ZERDEÇAL ZENCEFİLİ DAHA ÇOK TÜKETİN
Zerdeçalın kanserlerden kalp-damar ve yangılı hastalıklara kadar insan sağlığını tehdit eden sorunların önlenmesinde oldukça etkili olduğu ifade ediliyor. Emilimi düşük olup vücuttan hızlı atıldığı için, günde en az 15 gram kök tozu yutulması öneriliyor. Zencefilin ise bulantı, kusma, sindirim sorunları, romatizma dahil yangılı hastalıklarda ve kanserlerde etkili olduğu belirtiliyor.
YÜKSEK TANSİYON İÇİN ALIÇ MEYVELER
Yüksek tansiyon şikâyeti bulunan tüm kalp-damar hastalarına alıç çiçekler ile yaprak ve meyveleri öneriliyor. Tedavi söz konusu olduğunda sadece meyveleri yiyerek başarı sağlamak mümkün olmuyor ve standart özüt ile hazırlanmış ürünlerin kullanılması gerekiyor.
SARI KANTARON, KALP HASTALARI İÇİN RİSKLİ
Sarı kantaron bitkisinin çiçekli toprak üstü kısımları depresyon tedavisinde yaygın şekilde kullanılıyor. Ancak kullanılması bazı hasta grupları için risk taşıyor. Bu bitki, organ nakli olan hastalarda organ reddine, kalp ilacı (dijitoksin) kullananlarda ise ilacın hızla vücuttan atılmasına yol açıyor.
KAVRULMADAN YENEN CEVİZ KOLESTEROLÜ DÜŞÜRÜYOR
Ceviz ve badem gibi tohumlar, kavrulmadan tüketildiğinde, kolesterol seviyesinde yüzde 15’e varan oranda düşüş meydana geliyor. Yapılan klinik araştırmalar, kabuklu cevizin kırılıp bir gece suda bekletildikten sonra sabah aç olarak içilip ardından tanelerinin yenmesinin kolesterol seviyesinde ciddi düşüşe neden olduğunu gösteriyor.
BU ÇAYLARI MUTLAKA TÜKETİN
GÜNEŞİN ZARARLARINA KARŞI NANE-OĞULOTU KARIŞIMI
ADAÇAYI VE MAYIS PAPATYASI: Yaz-kış demeden tüketilmeleri öneriliyor Bu bitkiler vücuttaki ödemi boşaltma, enfeksiyon ve yangı riskini azaltma, sindirimi kolaylaştırma, mide-bağırsak sistemi spazmlarını giderme gibi özellikleriyle sağlığa katkıda bulunuyor.
OĞULOTU ÇAYI: Akşamları yatmadan önce içilen bu çay günün tüm stresini alıyor ve gece vücudun onarımına olanak sağlıyor. Yapılan deneysel çalışmalar nane ve oğulotu karışımından hazırlanan çayın; güneş ışınları, cihazlar ya da çevreden gelen radyasyona karşı son derece etkili olduğunu ve bu konudaki hasarları azalttığını ortaya koyuyor.
YEŞİL ÇAY: Düzenli tüketilmesi durumunda sağlığı koruyucu özellikleriyle ön plana çıkıyor.
EMZİREN ANNELERE ANASON VE REZENE
Zencefil hamilelik kusmalarına iyi geliyor. (Günlük miktarı 1 gramı geçmemeli) Çemen, emziren annelerde süt artırıcı etki gösterirken, erkeklerde cinsel gücü uyarıyor. Anason ve rezene emziren annelerde süt artırıcı, diğer bireylerde ise gaz giderici etki gösteriyor.
✎ Mutfağınızın olmazsa olmazı her ürün Karaca’da!