Terk edilme korkusu, aldatılma şüphesi, kıskançlık, kaygı  bozukluklarına dikkat edin ve bu önerilere göz gezdirin.
Güven  duygusundan yoksun evliliklerde; aşırı sahiplenme, kısıtlayıcı ve engelleyici  tavırlar, sözel ya da fiziksel şiddet eğilimi, terk edilme korkusu, aldatılma  şüphesi, kıskançlık, kaygı bozuklukları gibi davranım sorunları olduğu  görülmektedir. Bu konudaki önerilerimize kulak verin, deriz!
Kişi kendi  yaşadığı güven eksikliğinin getirdiği olumsuz duygu durumlarını karşısındaki  kişiye yansıtır. Bu tip ilişkilerde özgüveni düşük olan taraf sevgi kaynaklı  olduğunu iddia ettiği öfke ve kıskançlık duygularını öne çıkarır. Bu duygu  ilişkilere öylesine yapışmıştır ki "Seven insan kıskanır" türünde deyimlerde  bile yer bulabilmiştir. Oysa seven insan kıskanmaz, serbest bırakır. Sevdiği  insanın kendine özel alanları ve ilgileri olduğunun bilinciyle hareket  eder.
Güven eksikliği diğer bir ifadeyle yetersizlik duygusudur. Yetersiz  olduğunu düşünen birey, kendisinde olmadığını düşündüğü niteliklerden dolayı  beraber olduğu insanın başkalarına ilgi duyabileceğinden endişe duyar. Bir süre  sonra da bu endişe duygusu gerçeklik halini alır ve kişinin kendisi de buna  inanır. İnançlar da yargıları oluşturur. Beraber olduğu insanı yargılamaya  başladığında artık birçok şey geri dönülemez noktaya gelmiştir. Toplumsal  baskıların getirdiği bir kabullenicilikle bu evlilik ya katlanılarak  sürdürülmeye çalışılır ya da yıpratıcı süreçlerden sonra öfke duygularıyla  beraber bitme noktasına gelir. Bu nokta "Ne seninle, ne de sensiz" noktasıdır.  Arada çocuklar da varsa evlilik bitirilemez. Bitse bile birbirinin hayatına  müdahale devam eder.
Öneriler
Kişiler birbirini tanıdıkça  aralarında sağlıklı bir güven duygusu oluşması beklenir. Zaman geçtikçe bu  duygunun sağlamlaşması gerekir. Ancak durum aksi yönde gelişmeye başlamışsa,  kıskançlık ve aşırı sahiplenme duyguları artıyorsa o zaman ilişki ve kişiler  açısından ciddi bir sorun var demektir. Karşısındaki insana yoğun güvensizlik  duyguları besleyen kişi aslında durumun kendisi de farkındadır. Ancak bunu  kabullenmek sanıldığı kadar kolay değildir. Bu neredeyse kişinin karakteriyle  özdeşleşmiş olduğundan değiştirilemez olduğu düşünülür ve sorumluluk hep  başkalarına atılır. Yani, her durumda diğer taraf suçlanır.
-Benim  istediğim gibi davranmıyor,
-Bir yere giderken benden izin  almıyor,
-Dikkat çekici giyiniyor,
-Başkalarıyla samimi oluyor,
-Beni  sinirlendirecek şeyler yapıyor,
-Arkadaşlarıyla ya da akrabalarıyla benden  daha fazla ilgileniyor gibi cümleler hep bu özgüveni düşük insanların  cümleleridir.
Bu tarz ifadeler ve davranışlar, karşı tarafı yaralayıcı,  bunaltıcı ve benlik duygusunu yok edici sonuçlara yol açar. Güven duygusundan  yoksun kişilerle yaşanılan ilişkiler gerçekten zordur ve insanın özgüvenini  ciddi olarak sarsar. Hiç kimsenin bir diğer insan üzerinde hakimiyet kurma hakkı  olmadığı bilinmelidir. Hele ki bu kişinin kendi güvensizliğinden  kaynaklanıyorsa... Bu kişi siz, eşiniz ya da bir yakınınız olabilir. Böyle bir  durumda ne yapılabilir?
*Yetersizlik duygusunun nereden kaynaklandığı  saptanmalı.
*Birtakım destekleyici faaliyetler ve çalışmalara yönelinmeli,  dikkat başka yerlere kaydırılmalı.
*Gevşeme egzersizleri rahatlatıcı etkiler  yapabilir.
*Yaşanılan duygunun kişinin kendi bakış açısıyla ilgili olduğunun  farkında olunmalı.
*İlgi duyulan alanlarda çalışmalar yapmak kişinin kendine  güven ve başarı duygusunu geliştirir.
*Karşılıklı olarak ve yakın aile  üyeleriyle konuşularak davranışların sonuçları değerlendirilmeli.
*En  önemlisi de kontrol edilemeyen duygusal çatışmalarda mutlaka bir uzmandan yardım  alınmalıdır.
Güvensizlik duygusu çocukluk çağlarına dayandığından  sağlıklı bir yapının oluşmasında kişisel çabalar yeterli olmayabilir. Durum  tamamen çıkmaza girmeden bir terapistten destek almak oldukça yararlı  olacaktır.
Kaynak:  pudra
✎ Mutfağınızın olmazsa olmazı her ürün Karaca’da!

