Sürekli yorgunluk, nefes darlığı, göğüs ağrıları ve çarpıntı hissiyle kendini belli eden kalp anevrizması, kalp krizlerinden birkaç hafta sonra ortaya çıkabilir. Bununla birlikte hastaların bir kısmı hiçbir rahatsızlık hissetmediği için anevrizmaya erken müdahale edilmemesi hayati tehlikeye neden olabilir.
Memorial Ankara Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cem Yorgancıoğlu, kalp anevrizması ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.
Kalp anevrizması aort anevrizması ile karıştırılıyor
Kalp anevrizması aslen kalp dokusunun (miyokard) genişlemesi olmakla birlikte, genellikle "aort" adı verilen ana damarın hemen başlangıç kısmındaki genişlemeler de toplumda "kalp anevrizması" olarak bilinmektedir. Kalp anevrizması, kalbin karıncık kısmında geçirilmiş ağır bir kalp krizi sonrasında o bölgenin kasılamayacak şekilde iyileşmesi ile ortaya çıkan bir sorundur. Aort anevrizması ise kalbin hemen çıkışında yer alan aortdaki genişleme ya da balonlaşmadır.
Kalp krizi geçirenler risk altında
Kalp krizi sonrasında ortaya çıkan kalp anevrizması vakalarının neredeyse tamamında koroner arter hastalığı da görülmektedir. Tanı konulmasında hasta öyküsünün dikkatlice dinlenmesi son derece önemlidir. Birçok hastanın öyküsünde yakın ya da geçmiş bir tarihte geçirilmiş kalp krizi öyküsü vardır. Genellikle kalbin ön yüzünde yer alan büyük damardan geçirilmiş ağır bir kalp krizi sonrasında eğer erken müdahale şansı ya da imkânı olmamış ise o bölgenin kas dokusunun büyük kısmında hasar oluşur. Bu hasar sonucunda kas hücrelerin büyük kısmı öldüğünden iyileşme sürecinde bu bölgenin kasılamayacak şekilde iyileşmesi ile ortaya çıkan balonlaşma, bazı hastalarda çabuk yorulma, nefes darlığı benzeri kalp yetmezliği bulgularına neden olmakla birlikte bazen de herhangi bir bulgu vermeyebilir. Bu nedenle rahatsızlığın ilk tanısı hastanın koroner anjiyografisi ya da ekokardiyografisi sırasında da konabilir.
Bazı vakalarda ise bu kasılamayan balonlaşmış bölgenin içinde pıhtı oluşumu söz konusu olabilir. Kalp krizi sonrası ani ölümlerin bir kısmından bu pıhtıya bağlı gelişen beyin embolisi de sorumludur. Pıhtı tanısında ekokardiyografi önemli yer tutar.
Cerrahi yöntemle tedavisi mümkün
Kalp anevrizmasının tedavisinde yöntem belirlerken hastanın durumu, kalp krizi sonrasında geçen süre ve rahatsızlığın boyutu iyi değerlendirilmelidir. Hastalığın kesin tedavisi için genellikle cerrahi yönteme başvurulmaktadır. Eğer anevrizma küçük, pıhtı yok, hastada kalp yetmezliği bulgularına yol açmıyor ise tıbbi olarak izlenebilir.
Cerrahi müdahalede ise operasyon sırasında, kasılmayan genişlemiş ve balonlaşmış olan bölge açılarak eğer pıhtı oluşumu varsa öncelikle dikkatli bir şekilde pıhtıların temizlenmesi gerçekleştirildikten sonra kasılabilen bölge sınırından yerleştirilecek bir yama ile balonlaşma küçültülerek kapatılır. Çoğu hastada bu işlemle birlikte koroner bypass operasyonu da gerekir.
Memorial Ankara Hastanesi Kalp ve Damar Cerrahisi Bölüm Başkanı Prof. Dr. Cem Yorgancıoğlu, kalp anevrizması ve tedavi yöntemleri hakkında bilgi verdi.
Kalp anevrizması aort anevrizması ile karıştırılıyor
Kalp anevrizması aslen kalp dokusunun (miyokard) genişlemesi olmakla birlikte, genellikle "aort" adı verilen ana damarın hemen başlangıç kısmındaki genişlemeler de toplumda "kalp anevrizması" olarak bilinmektedir. Kalp anevrizması, kalbin karıncık kısmında geçirilmiş ağır bir kalp krizi sonrasında o bölgenin kasılamayacak şekilde iyileşmesi ile ortaya çıkan bir sorundur. Aort anevrizması ise kalbin hemen çıkışında yer alan aortdaki genişleme ya da balonlaşmadır.
Kalp krizi geçirenler risk altında
Kalp krizi sonrasında ortaya çıkan kalp anevrizması vakalarının neredeyse tamamında koroner arter hastalığı da görülmektedir. Tanı konulmasında hasta öyküsünün dikkatlice dinlenmesi son derece önemlidir. Birçok hastanın öyküsünde yakın ya da geçmiş bir tarihte geçirilmiş kalp krizi öyküsü vardır. Genellikle kalbin ön yüzünde yer alan büyük damardan geçirilmiş ağır bir kalp krizi sonrasında eğer erken müdahale şansı ya da imkânı olmamış ise o bölgenin kas dokusunun büyük kısmında hasar oluşur. Bu hasar sonucunda kas hücrelerin büyük kısmı öldüğünden iyileşme sürecinde bu bölgenin kasılamayacak şekilde iyileşmesi ile ortaya çıkan balonlaşma, bazı hastalarda çabuk yorulma, nefes darlığı benzeri kalp yetmezliği bulgularına neden olmakla birlikte bazen de herhangi bir bulgu vermeyebilir. Bu nedenle rahatsızlığın ilk tanısı hastanın koroner anjiyografisi ya da ekokardiyografisi sırasında da konabilir.
Bazı vakalarda ise bu kasılamayan balonlaşmış bölgenin içinde pıhtı oluşumu söz konusu olabilir. Kalp krizi sonrası ani ölümlerin bir kısmından bu pıhtıya bağlı gelişen beyin embolisi de sorumludur. Pıhtı tanısında ekokardiyografi önemli yer tutar.
Cerrahi yöntemle tedavisi mümkün
Kalp anevrizmasının tedavisinde yöntem belirlerken hastanın durumu, kalp krizi sonrasında geçen süre ve rahatsızlığın boyutu iyi değerlendirilmelidir. Hastalığın kesin tedavisi için genellikle cerrahi yönteme başvurulmaktadır. Eğer anevrizma küçük, pıhtı yok, hastada kalp yetmezliği bulgularına yol açmıyor ise tıbbi olarak izlenebilir.
Cerrahi müdahalede ise operasyon sırasında, kasılmayan genişlemiş ve balonlaşmış olan bölge açılarak eğer pıhtı oluşumu varsa öncelikle dikkatli bir şekilde pıhtıların temizlenmesi gerçekleştirildikten sonra kasılabilen bölge sınırından yerleştirilecek bir yama ile balonlaşma küçültülerek kapatılır. Çoğu hastada bu işlemle birlikte koroner bypass operasyonu da gerekir.