VKV Amerikan Hastanesi Uyku Bozuklukları Ünitesi Bölüm Şefi Dr. Sabri Derman, aşkın bedende hangi değişikliklere neden olduğuna, sağlığa etkilerine, aşkın ömrüne dikkat çekiyor.
VKV Amerikan Hastanesi Uyku Bozuklukları Ünitesi Bölüm Şefi Dr. Sabri Derman, Sevgililer Günü'nde aşkın ruhsal ve fiziksel etkilerine dikkat çekiyor. Aşk duygusunun beyinde duygu ve düşünceleri belirleyen alanlarda iletişimin yoğunlaşmasına ve hızlanmasına yol açtığını belirten Dr. Sabri Derman, "Aşık olunan kişiye yönelik bilgi işlemleri öncelik kazanıyor. Beyin o kişiyle ilgili olumlu düşünceleri artırıp abartırken, eleştirilebilecek konuları azaltıp önemsizleştiriyor. Tek bir kişiye ve konuya yönlendirilen bu yoğunlaşma, hem heyecanın hem endişelerin aynı zamanda artmasıyla diğer konuları ihmal etmeye, hatta yanlış değerlendirmeye yöneltiyor.
Beyin dahil olmak üzere bütün vücutta gerçekleşen bu uyarılma uykuyu da bozduğunda, uzun vadede genel bilişsel fonksiyonlar olumsuz etkilemeye başlıyor. Yoğun aşk duygusu kalp atım hızını, metabolizmayı, solunumu, vücut ısısı düzenlemesini etkiliyor," diyor.
Yeni doğmuş bir bebeğin annesine olan fiziksel bağımlılığının 3 ila 4 yıl sürdüğünü belirten Sabri Derman; "Aşkı ve cinsel tutkuyu oluşturan adrenalin, dopamin, testosteron gibi kimyasalların düzeyinin bu süre içinde "normal" değerlere dönerken, oksitosin ve prolaktin gibi beyin sinyalleriyle salgılanan diğer hormonların ilişkiyi pekiştirdiğini, bağlılığı artırdığını, huzur ve güven duygusunun yerleşmesini sağladığını unutmalı," diyor.
Aşkın bitmesinin fizyolojik olarak doğal ve gerekli olduğunu belirten Sabri Derman şöyle devam ediyor; "Hiçbir bünye, ateşli bir aşkın getirdiği enerji tüketimini ve biyokimyasal değişiklikleri ömür boyu sürdüremez. Ateşli aşk yerine tutkulu bir beraberlik gelişebilir ve ömür boyu artarak sürebilir. Eğer aşk duygusu bir saplantı, heves, cinsel getiri, sosyal tırmanma gibi gayelerle harcanan bir sermaye olarak algılanırsa, tükenir ve biter. Eğer aşk, iki ruhun birlikteliği üzerine kurulmuş ise, bedenler göçtükten sonra da süregider".
VKV Amerikan Hastanesi Uyku Bozuklukları Ünitesi Bölüm Şefi Dr. Sabri Derman, Sevgililer Günü'nde aşkın ruhsal ve fiziksel etkilerine dikkat çekiyor. Aşk duygusunun beyinde duygu ve düşünceleri belirleyen alanlarda iletişimin yoğunlaşmasına ve hızlanmasına yol açtığını belirten Dr. Sabri Derman, "Aşık olunan kişiye yönelik bilgi işlemleri öncelik kazanıyor. Beyin o kişiyle ilgili olumlu düşünceleri artırıp abartırken, eleştirilebilecek konuları azaltıp önemsizleştiriyor. Tek bir kişiye ve konuya yönlendirilen bu yoğunlaşma, hem heyecanın hem endişelerin aynı zamanda artmasıyla diğer konuları ihmal etmeye, hatta yanlış değerlendirmeye yöneltiyor.
Beyin dahil olmak üzere bütün vücutta gerçekleşen bu uyarılma uykuyu da bozduğunda, uzun vadede genel bilişsel fonksiyonlar olumsuz etkilemeye başlıyor. Yoğun aşk duygusu kalp atım hızını, metabolizmayı, solunumu, vücut ısısı düzenlemesini etkiliyor," diyor.
Yeni doğmuş bir bebeğin annesine olan fiziksel bağımlılığının 3 ila 4 yıl sürdüğünü belirten Sabri Derman; "Aşkı ve cinsel tutkuyu oluşturan adrenalin, dopamin, testosteron gibi kimyasalların düzeyinin bu süre içinde "normal" değerlere dönerken, oksitosin ve prolaktin gibi beyin sinyalleriyle salgılanan diğer hormonların ilişkiyi pekiştirdiğini, bağlılığı artırdığını, huzur ve güven duygusunun yerleşmesini sağladığını unutmalı," diyor.
Aşkın bitmesinin fizyolojik olarak doğal ve gerekli olduğunu belirten Sabri Derman şöyle devam ediyor; "Hiçbir bünye, ateşli bir aşkın getirdiği enerji tüketimini ve biyokimyasal değişiklikleri ömür boyu sürdüremez. Ateşli aşk yerine tutkulu bir beraberlik gelişebilir ve ömür boyu artarak sürebilir. Eğer aşk duygusu bir saplantı, heves, cinsel getiri, sosyal tırmanma gibi gayelerle harcanan bir sermaye olarak algılanırsa, tükenir ve biter. Eğer aşk, iki ruhun birlikteliği üzerine kurulmuş ise, bedenler göçtükten sonra da süregider".